Ceviz Kabuğunu Dolduran Konular

Tarihe düşülen not

  • Kategoriler

Posts Tagged ‘kürt sorunu’

Demokratik Açılıma Yurttaş Katkısı

Posted by Emir Ateş Mayıs 16, 2010

demokratik açılım

I-SORUNUN MEVCUT HALİ

Türkiye kalıcı bir demokrasiye ve refaha ulaşmaya çabalıyor. Bu yolda önünde zorlu engeller var. Bunların en önemlisi, toplumumuzun büyük çoğunluğunun da kabul ettiği gibi Kürt sorunudur. Özü siyasal ve kültürel olan, uzun bir geçmişe dayanan bu sorun, bölgedeki yoksulluk ve işsizlikle perçinlenmiş, yirmi beş yıldır süren çatışmaların etkisiyle de iyice derinleşmiştir.
Bu sorunu çözme çabalarının demokrasi ve evrensel insan hakları zemininde sürdürülemediğini; aksine, büyük acılara, kayıplara, baskıya, şiddete ve teröre yol açan bir süreç izlendiğini üzülerek ifade etmek durumundayız.
Türkiye�nin Kürt sorunu; uzun yıllardır içine çekildiği kargaşa ve şiddet ortamında binlerce insanımızın cezaevlerinde yatmasına, ürkütücü sayıda faili meçhuller ve kayıplar yaşanmasına, yine binlerce insanımızın evinden-ocağından kopmasına, koparılmasına neden olmakla kalmadı. 1984 yılında başlayıp, yirmi beş yıldır süregelen çatışma, 50 bine yakın insanımızın ölümüne, bir kısmının da sakat kalmasına yol açtı. Ateşi, doğusuyla batısıyla ülkemizin her yanına düşen tam bir insanlık dramı yaşandı. Biz yurttaşlar, bu süreçte ülkemizin topyekûn kalkınmasına yetecek miktarda değer ve varlık kaybına uğradığını biliyoruz.

Çekilen tüm acılara, sıkıntılara ve kışkırtmalara rağmen, bugüne kadar toplumsal ve etnik temelli yaygınlaşmış bir çatışma yaşanmamış olması en büyük tesellimizdir. Türkiye toplumu, geçmişinde yaşadığı tüm sorunlara rağmen tüm etnik, dinsel ve dilsel farklılıkları bünyesinde koruyarak birlikteliğini halen sürdürebiliyor.

Ancak, çözüm konusunda acil ve kalıcı adımlar atılmazsa, uzak olmayan bir gelecekte Kürt sorununun toplumsal bir çatışmaya dönüşme tehlikesini görmezden gelemeyiz.

Yaşanan çatışmaların karşıtlıkları artırdığını birlikte yaşamanın psikolojik ortamına zarar verdiğini,  gerginlik noktalarını çoğalttığını görüyoruz. Birlikte yaşama istek ve iradesi halen gücünü korusa da, Türkiye toplumunu etnik temelde birbirine düşman eden bu süreç yaygınlaşıp derinleşirse, çatışmalar askeri alandan çıkıp günlük yaşam alanlarına sıçrayabilir. Sorunun çözümüne yönelik adımlar atılmadığı sürece, gelecekte ülkemizi bekleyen en büyük tehlikenin bu olduğu görüşündeyiz.

II-SORUNUN ÇÖZÜMDE YENİ AŞAMA

2009 yılının Temmuz ayından itibaren devletin çeşitli kademelerinde de Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözüm ihtiyacı vurgulanarak  DEMOKRATİK AÇILIM adı verilen bir süreç başlatıldı.  Sorunun çözüm yollarının nasıl ve neler olabileceğinin demokratik bir ortamda tartışılmaya başlanması biz yurttaşları umutlandırdı, çözüme katkı sunmaya yüreklendirdi.
Geldiğimiz noktada Kürtlerin sorun olarak görüldüğü koşullardan (güvenlik sorunu) Kürtlere sorun olan koşulların (politik ve kültürel kimlik sorunlarının) konuşulduğu  bir aşamaya geçildi.  Kürtlerin sorunu olarak, bölgesel ve yerel ölçekte algılanan koşulların aslında doğusuyla batısıyla bütün ülkenin sorunu olduğunun,  bu koşulların değiştirilmesinin küresel bir güç olma yolundaki ülkemize çok şey kazandıracağının anlaşılmaya başlandığı bir döneme adım atıldı.

Türkiye toplumunun farklılıklarını koruyarak yarattığı ortak yaşam kültürüne dayanan birliğini güçlendirmek şimdi tek çözüm yolu olarak karşımızda duruyor.

III-SORUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN ÖNKOŞULLAR

Ancak, tartışmanın gerçekten özgürce yapılabilmesi, tartışmaya bugüne kadar susanların da katılabilmesi, sözü olan herkesin sözünü özgürce söyleyebilmesi ve Kürt sorunun çözümüne yönelik adımların atılabilmesi için belli önkoşulların oluşturulmasına gerek vardır.
A-    Asgari Hukuki Koşullar

1-  Sorunla ilgili her türlü görüşün ifade edilebilmesinin önkoşulu soruşturmalar ve kovuşturmalar açılmayacağının YASAL güvencelerinin sağlanmasıdır,

2- Eve dönüşlerin onur kırıcı olmayan hukuksal araçları yaratılırken, umutla beklenen dönüşler de zafer kutlamalarına dönüştürülmemelidir. Çünkü bu silahlı çatışmanın kazananı yoktur. Hepimiz, hep beraber kaybettik, çözümü başarabilirsek hep beraber kazanacağız. Bu gerçek içselleştirilmelidir.

3- Hükümet siyasi sorumluluk almalıdır. 21 Ekim 2009 dönüşleri ve sonrasında gelişen olaylar, fiili durum yaratmanın ve buna güvenerek bu süreci yürütmenin mümkün olmadığını göstermiştir. Hükümet Meclis�teki çoğunluğunu değerlendirerek dönüşlerde serbest bırakılmanın yasal zeminini güçlendirmelidir.

B-    Asgari Güvenlik Koşulları

1- Sorun ancak çatışmanın durduğu koşullarda doğru bir üslupla ve içerikle tartışılabilir. Bunun için PKK silahı tamamen bırakmanın koşullarının oluşmasına katkıda bulunmak için; öncelikle tüm silahlı güçlerini sınır dışına çekmelidir. Bu çekilme sırasında ve sonrasında TSK içerde operasyon yapmamalı ve tezkereye rağmen sınır ötesi operasyona da gitmemelidir. Çatışmaların devam ettiği koşullarda barışı hedefleyen özgür tartışma yapılamayacağı kabul edilmelidir.

2- Sürece katılmak için dışarıdan gelecek olan insanlara kolaylıklar ve yasal güvenceler sağlanmalıdır. Ayrıca bu insanların topluma uyum sağlayabilmeleri için psikolojik ve sosyal destek verecek kurumlar oluşturulmalıdır.

C-    Sosyo-Psikolojik Koşullar

Esas olan barıştır ve barış ihtiyacıdır. Bunun için birbirimize saygı göstererek birlikte yaşamamızı yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Bu amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak için; yer isimleri, bina, tesis isimleri, dağlardaki taşlardaki sloganlar bakımından planlanan değişiklikler bir an önce yapılmalıdır. Ortak kültürümüze ait değerleri öne çıkaracak adımlar atılmalıdır.

D-    Siyasi Dile İlişkin Koşullar

Toplumda travmalar yaratan bu sorunun çözümünde toplumun değişik kesimlerinin mutabakatına ihtiyaç vardır. Bu ise �yeni bir siyaset tarzı ve ona uygun bir dil� geliştirmekle mümkün olabilir. Mutabakat oluşturabilmek ve ortak dil yaratabilmek ancak tartışarak, diğer tarafı anlamaya çalışarak, konuşarak olabilir. Herkesin, çatışmacı olmayan, sorunun çözümüne yönelen bir dil kullanması, birbirinin sözüne kulak veren bir iletişim içinde olması, anlama ve anlamlandırma çabası  içinde olması gerekir.

IV-    SORUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN ÖNERİLER

Sorunun çözümünün  zamana yayılacağı gerçeğini dikkate alarak,  temel önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:

1. Anayasal Vatandaşlık

Vatandaşlık tanımı hem hukuki metinlerde ifade ediliş biçimiyle hem kamuda algılanışı itibariyle bir etnik kimliğin ifadesi olmaktan çıkarılmalıdır.

2. Dil

Anadili öğrenme hakkı  ve Ülkenin mevcut eğitim dili olan Türkçe�nin yanı sıra anadilde eğitim hakkı aşamalı olarak yaşama geçirilebilir. Her türlü iletişim aracıyla resmi dilden farklı dillerde yayın hakkı, örneğin seçim dönemlerinde farklı dillerde siyasi propaganda yapma hakkı, resmi kurumlarla  ilişkilerde, yargı süreçlerinde gerekli durumlarda hizmet alanın konuştuğu dilde hizmet verilmesini isteme hakkı, farklı dil yoğunluğu olan bölgelerde resmi dilin yanı sıra o bölgeye özgü dille isimlendirme, işaretleme hakkı, ekonomik ve ticari yaşamda farklı dillerle tanıtım ve reklâm hakkı gibi haklar tanınmalı ve mevcut olanlar daha üst seviyede hukuki güvencelere kavuşturulmalıdır.

Eğitim müfredatından ve uygulamalarından bir etnik kimliği yücelten ifadeler ayıklanmalı; eğitim sistemi, bu topraklarda yaşayan bütün farklı kimlikler arası eşitlik, adalet ve barış kavramları doğrultusunda iyileştirilmeli ve yenilenmelidir.

3. Yerel Yönetimler

Güçlendirilmiş yerel yönetimler Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinde bürokratik-merkezi idarenin yarattığı hantal yönetim anlayışını aşmanın bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuda atılacak adımlar Kürt sorununun çözümüne önemli katkılar sağlayacaktır. Bölge halkının yönetim süreçlerine daha fazla katılımını sağlayacak bu adım, endişe edilenin aksine, ayrılığı değil birliği güçlendirecek sonuçlar verir.

4. Yönetim Süreçlerine Katılım

Başta yüksek oranlı seçim barajları olmak üzere siyasi yaşama katılımla ilgili engellerin kaldırılması; bütün alanlarda örgütlenmeyi sınırlayan düzenlemelerin değiştirilmesi yönünde adımlar atılmalıdır.

5. Yüzleşme Hukuku

Devlet, halk, Kürt siyasal hareketi, PKK, konuyla ilgili tüm çevreler, hepimiz özellikle son 30 yılla ilgili olarak bir yüzleşme süreci yaşamak zorundayız. İlle de cezalandırma amaçlı değil, ama gerçeğin açığa çıkması ve vicdani hesaplaşmalar sürecinin başlaması için, çatışmanın açtığı yaraların sarılabilmesi için buna ihtiyaç vardır. Devlet geçmişindeki hukuk dışı pratikle, bu pratiğin yarattığı yanlışlarla yüzleşmelidir. Çatışmanın tarafı olan PKK de tüm yönleri ile kendisi ile yüzleşmelidir.

6. Sosyal Politikalar

Kürt sorununun çözüm sürecinin yaratacağı sosyal ihtiyaçların yanı sıra mevcut sosyal sorunlar çerçevesinde gelir güvenceleri ve istihdam politikaları geliştirmek ve uygulamak zorunludur. Bunun için çok kapsamlı bir ekonomik- sosyal politikanın önkoşul olduğu açıktır.

V- YENİ ANAYASA İHTİYACI

Esas olan birçok bileşeni olan Türkiye toplumunun ortak yaşam kültürünü birlikte yaşama hukukuna dönüştürmek; yeni mutabakatlar oluşturmaktır. Bu ihtiyaç ise ancak yeni bir anayasa ile karşılanabilir. Toplumsal mutabakata; yani çok kimlikli, çok kültürlü Türkiye toplumunun hukuksal tarifine ancak yeni bir anayasa ile kalıcı adım atabiliriz.

SONSÖZ

Yukarıdaki önerilerin bir kısmı hemen, bir kısmı zaman içinde hayata geçirilebilir. Kürt sorununun çözümünde yol alındıkça; demokrasinin geliştirilmesi, refahın artması, sosyal adaletin güçlendirilmesi sürecinde önümüze çıkan engelleri daha kolay aşacağımıza bütün samimiyetimizle inanıyoruz.

http://www.demokratikacilimayurttaskatkisi.org/

Posted in Gerçekler, Türkiye Gündemi | Etiketler: , , , | Leave a Comment »

Kürtler ne istiyor?

Posted by Emir Ateş Ağustos 31, 2009

Güneydoğu anketinden çarpıcı sonuçlar…

Kürt vatandaşlar arasında yapılan anketten çarpıcı sonuçlar çıktı. Ezici çoğunluk ayrılma fikrine karşı. Sorunların çözümünde ise DTP’ye PKK’dan daha çok güveniyor.

Başbakan Erdoğan’la MHP Lideri Bahçeli’yi birbirine dava açtırmaya kadar götüren ’Kürt Açılımı’ konusunda yeni bir araştırma da BİLGESAM’dan geldi. Aralarında emekli Büyükelçi-Bakan İlter Türkmen, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk ve siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu gibi isimlerin bulunduğu BİLGESAM yaklaşık 1.5 senedir Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Kürt meselesinin çözümüne yönelik bir anket çalışması gerçekleştirdi. 200 kişilik bir ekiple ve yaklaşık 300 bin TL harcayarak gerçekleştirilen bu çalışmadan ise son derece çarpıcı sonuçlar çıktı.

BİLGESAM Kürt sorununun sosyolojik analizine yönelik yaptığı anket çalışmasını iki saat süren bir sunumla Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de anlattı. Anketin yapıldığı iller ağırlıkla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan seçildi. Ankete toplam 10 bin 199 Kürt kökenli vatandaş katıldı. Ankette ayrıca İstanbul ve Mersin gibi Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde de gerçekleştirildi.

Etnik bilince yönelik çarpıcı sonuçlar

Anketi gerçekleştiren çalışma grubunun başındaki isim ise BİLGESAM Başkan Yardımcısı Sadi Bilgiç. Bilgiç bu anket çalışması için üniversite öğrencileri arasından Kürtçe ve Zazaca bilen birçok öğrenciyi gruba kattıklarını ve 200 kişilik bir ekiple 29 Mart Yerel Seçimleri öncesinde bölgede çalışmaya başladıklarını belirtiyor ve 19 ilde gerçekleştirilen projenin yaklaşık 250-300 bin TL’ye mal olduğunu ifade ediyor.

Bilgiç Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki Kürt kökenli vatandaşlar için sorunların 25 yılın ardından bir yumak haline geldiğini ve eğitim, istihdam ve kültürel gelişme konularına senkronize bir yaklaşım sergileyecek ortak bir çözüm paketi gerektiğini söyledi. Bilgiç bu önerisine şu örneklerden yola çıkarak vardıklarını açıkladı: “Anketimizin amacı bölgedeki genel resmi çekmekti. Bölgede anket yaptığımız Kürt kökenli vatandaşların yüzde 9.7’si bağımsızlık talep ediyor. Yüzde 5’i federatif yapı talep ediyor ve yüzde 31.6’sı kültürel hak talep ediyor. Yani bölge insanının yüzde 15’i yüksek düzeyde etnik bilince ulaşmış.

Bölgede Türkler Arap kökenlilerle ve Kürtler’de Zazalarla sosyolojik olaylara benzer bir şekilde bakıyorlar. Ancak Kürtler’de Zazalara oranla etnik bilinç daha kuvvetli. Yaşa göre örneğin 40 yaşın altındakilerde etnik bilinç çok yüksekken 40 yaş üzeri insanlarda bu seviye düşüyor. Cinsiyete göre baktığımızda erkeklerde ve bekarlarda etnik bilinç yükseliyor, kadınlarda ise bu oran daha düşük. Bölgede ekonomik bir ayrım da gözümüze çarptı.

Örneğin fakirlerde ve zenginlerde etnik bilinç yüksek ancak orta gelirlilerde nispeten daha düşük. Eğitimde de etnik bilinç sınıfsal bir özellik gösteriyor. Lise mezunlarında ve sadece okuma yazma bilenlerde etnik bilinç yüksek ancak ilkokul mezunlarında bu seviye düşük çıkıyor. Dolayısıyla sadece eğitim ya da sadece ekonomik önlemlerle bu sorun çözülmez. Aynı anda sorunun tüm boyutlarının çözümüne ilişkin bir paket hazırlanmalıdır.”

KÜRTLER NE İSTİYOR?

Ankete katılanların yüzde 31’i kültürel hak, yüzde 14’ü bağımsızlık ya da federatif yapı cevabını verdi.

KÜRT KÖKENLİLER NEREYE AİT?

Kürt kökenliler nereye ait sorusuna ankete katılanların yüzde 76’sı Türkiye Cumhuriyeti cevabını verirken, yüzde 23.6’sının aidiyeti yok.

BU ÜLKEDE DİĞER ETNİK KÖKENLERLE YAŞAMAK İSTİYOR MUSUNUZ?

Katılımcıların yüzde 78’i bu soruya evet cevabını verdiler.

KÜRT KÖKENLİLER KİME GÜVENİYOR?

Ankete katılanların yüzde 34’ü DTP milletvekilleri, yüzde 15’i PKK’ya ve yüzde 19’u Abdullah Öcalan’a güvendiklerini söylediler.

ÇÖZÜM İÇİN ÖNERİLERİNİZ NEDİR?

En yüksek payı yüzde 68’i eğitim yapısının güçlendirilmesini dile getirirken, yüzde 66’sı ekonomik yatırımların artırılmasını ve işsizlik probleminin çözülmesini istedi. Katılımcıların sadece yüzde 9’u da bağımsızlık verilmesini dile getiriyor. Ankete göre bağımsızlık isteyenler ağırlıkla göçlerle geldikleri metropollerde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlar. Kentlerde yaşayanların yüzde 18’i bağımsızlık istedi. Üniversite mezunlarının ise sadece yüzde 8’i bağımsızlık istedi.

VATAN

Posted in CKD Haberler, Türkiye Gündemi | Etiketler: , , , , , | 4 Comments »